1953 yılı… 3 Nisan'ı 4 Nisan'a bağlayan gece, Dumlupınar denizaltısı Ege'de katıldığı NATO tatbikatından geri dönüş yolunda, Çanakkale Boğazı'ndan içeriye giriyordu. Sisli ve rüzgarlı gecede su üstü seyri yapan denizaltının rotası Gölcük'teki Denizaltı Komutanlığı ana üssüydü. Dumlupınar; manevralar boyunca iki gün sualtında kalmış, üstün başarı gösteren gemi personeli yerli yabancı tüm komutanların takdirini kazanmıştı. Yorgun, ama bir o kadar da gururlu 86 denizci, kendilerine yeni bir görev verilinceye kadar sevgilileri olan denizden ve gemilerinden ayrılıp, eşlerine, ailelerine kavuşmanın heyecanı içerisindeydiler.
Ne varki saatler 02:15'i gösterdiği sırada, Çanakkale Boğazı'ndaki Nara Burnu dönülürken, Türk denizaltıcılık tarihinin en acı kazası yaşandı. Dumlupınar, İsveç bandıralı yük gemisi Naboland ile Boğazın orta yerinde çarpıştı. Dumlupınar'ın parçalanan baş bodoslamasından hücum eden karanlık sular, baş üstü dikilen koca denizaltıyı 81 denizciyle birlikte birkaç dakika içinde yutuverdi.
Zıpkın yemiş bir balina gibi acı dolu sesler çıkaran Dumlupınar son dalışını yaparken, çarpışma sırasında nöbet tuttukları köprü üstünden denize düşen 5 denizci hayatta kalmaya çalışıyordu...
Tarih 4 Nisan 1953... Saat 06:40 Günün ilk ışıkları etrafı
aydınlattığında, Boğaz'ın 90 metre derinliğindeki soğuk karanlıkta
korkunç bir can pazarı yaşanıyordu. Aldığı yara sonucu batan ve
manevra dairesinde yangın çıkan Dumlupınar'ın kıç torpido
bölümündeki 22 denizci sağ kalmayı başarmış, kurtarılmayı
bekliyordu. Facianın üzerinden yaklaşık dört saat geçmişti.
Denizaltının yerini belli eden ve kazazedelerle telefon irtibatı
sağlamak üzere yüzeye bırakılan denizaltı battı şamandırası
balıkçılar tarafından bulunmuştu. İlk telefon bağlantısında "Oğlum
merak etmeyin... sizi kurtaracağız.." sözlerine karşılık Astsubay
Selami'nin cevabı göz yaşartıcıydı; "Sağ olun…Vatan sağ olsun"
|